top of page

EPİLEPSİDE KULLANILAN BİR İLAÇ: VALPROİK ASİT

Güncelleme tarihi: 2 Eki 2022


Epilepsi kelimesinin kökeni eski Yunancaya dayanmaktadır ve “yakalamak, ele geçirmek” anlamına gelmektedir. Antik Yunanlılar epilepsinin günahkârlar için ceza olduğuna ve Ay tanrıçası Selene’yi kızdıran bireylerin hastalığa yakalanacağına inanıyorlardı. Hipokrat ise aynı fikirde olmayıp bunun bir beyin hastalığı olduğunu düşünüyordu ve iklimsel, coğrafi değişimlerin hastalık üzerine etkisi olduğunu ve tedavi edilebilir olduğunu vurgulamıştır.

Epilepsi; beynin sürekli epileptik nöbet oluşturmaya yatkınlığı ile karakterize bir bozukluğudur. Epileptik nöbet ise beyindeki anormal aşırı veya senkron nöral aktivite sonucu gelişen geçici işaretler ve/veya semptomlardır. Epilepsi günümüzde klinik bir problem olarak önemini koruyan nörolojik bir hastalıktır.


Epilepsinin etyopatogenezi hakkında yeterli bir açıklama olmasa da antiepileptik ilaçların farmakolojik olarak hangi moleküler hedeflere yönlendiği iyi bilinmektedir. Antiepileptik ilaç etki mekanizmaları olarak öncelikle ele alınması gereken moleküler yapılar iyon kanallarıdır. Sodyum, nöronal eksitabiliteyi sağlayan en önemli iyonlardan biridir. Kalsiyum ise santral nöronal yapılarda eksitabiliteyi sağlayan bir iyondur. Yapılan araştırmalarla valproik asidin voltaja bağımlı sodyum kanallarını ve T tipi kalsiyum kanallarını bloke ettiği tespit edilmiştir.

Absans nöbetlerinde birinci seçenek olarak kullanılan valproik asit jeneralize tonik-klonik nöbetleri olan çocuk, genç ve erişkinlerde de birinci seçenek olarak düşünülür. Yine Miyoklonik nöbetlerde, Dravet sendromlu, Lennox-Gastaut sendromlu çocuklarda birinci tercih olarak valproik asit önerilir.




Peki kim bu valproik asit?

Diyalizden etkilenmeyen, migrenli hastalarda epileptik nöbet tedavisinde de kullanılabilen bir ilaç olan valproik asit, Valeriana Officinalis bitkisinde doğal olarak bulunan valerik asidin bir yağ asidi türevidir. 1881'de Beverly S. Burton tarafından sentezlenen valproik asit, 1963’te antikonvülzan rolü tesadüfen keşfedilene kadar organik bir çözücü olarak kullanılıyordu. Bir yağ asidi olan valproik asit ve onun sodyum tuzu olan sodyum valproat, ilk olarak Fransa'da kullanılmasının ardından dünya çapında en etkili ve yaygın reçete edilen antiepileptik ilaçlardan biri olmuştur.

Birçok durum karşısında birinci tercih olarak kullanılan bu kahraman bazı durumlar karşısında üstünlüğünü kaybedebilir, yerini diğer ilaçlara bırakabilir. Mesela valproik asit obez hastalarda optimal bir seçenek değildir.




Valproik asit kanda hafif-orta derecede amonyak artışına neden olabilir. Karaciğer yetmezliğinde amonyak düzeyleri zaten yüksek olacağı için valproik asit kullanımında dikkatli olunmalıdır.

Tiroit hastalarında valproik asit kullanımına bağlı azalmış T4, T3 oranları nedeniyle dikkatli olmak gerekir. Antikoagülan kullanan hastalara da platelet fonksiyonlarını etkileyen valproik asitten ve enzim indüksiyonu yapan ilaçlardan kaçınmak önerilir.

Valproik asit kullanan hastalarda, özellikle yüksek dozlarda ise ilaç değişimi gerekebilir. Pek çok major malformasyon gebeliğin erken döneminde, daha gebe olduğunu kişi bilmeden gerçekleşir. Gebelik döneminde valproik asit kullanımı ve politerapi kullanımı major malformasyon riskini arttırmaktadır, ancak valproik asidin bu etkisi doz bağımlıdır. 1000 mg/gün altındaki dozlarda teratojenite riski diğer antiepileptik ilaçlarla benzerdir. Gebelikte valproik asit kullanan annelerin bebeklerinde daha düşük kognitif performans mevcuttur, ancak bu etki de doz bağımlıdır. Düşük doz valproik asit kullanan annelerin bebeklerinde istatistiksel olarak anlamlı zekâ düzeyi farkı yoktur. Ancak gebelikte valproik asit kullanan anne çocuklarında normal popülasyona göre daha çok otistik spektrum bozukluklarına rastlanmıştır.



Çocukluk çağında kullanılan antiepileptik ilaçlar büyüme hızını etkilemiyor ancak obezite, hiperinsülinizm, polikistik over sendromu (PKOS) ve hiperadrenerjik durum daha sık izleniyor. PKOS kronik anovulasyon sonucunda infertilite, hiperadrenerjik durum (tüylenme, alopesia vb), çok sayıda over kistleri ile seyreden bir sendromdur. PKOS normal popülasyonda %4-19 oranında iken, epilepsili kadınlarda %10-26 arasındadır. Bu durum anormal nöroendokrinolojik regülasyona bağlıdır. Ancak valproik asit kullananlarda ve özellikle de tedaviye 20 yaşından önce başlanan kadınlarda epilepsiden bağımsız olarak çok daha yüksektir.



Epilepsi hastalarında kemik fraktürleri sağlıklı popülasyondan 2-6 kat sıktır. Bu risk artışı en çok nöbet ilişkili travmalar, antiepileptik ilaçların santral sinir sistemi yan etkilerine bağlı dengesizlik, sedasyon, koordinasyon bozuklukları nedeni ile artmış travma riski, komorbid durumlara bağlı fiziksel inaktivite ve antiepileptik ilaç kullanımına bağlı gelişen kemik mineralizasyon bozuklukları ile ilişkilendirilmektedir. Osteoporoz için ciddi risk faktörü olan hastalarda enzim indükleyen antiepileptik ilaçlar ve valproik asitten kaçınılmalıdır, ancak optimal nöbet kontrolünün de fraktürlerin engellenmesindeki önemi dikkate alınmalıdır.


KAYNAK: TÜRK NÖROLOJİ DERNEĞİ EPİLEPSİ REHBERİ 2015

KAYNAK: ÇETİN, H. (2022). Valproik asit hepatosteatoz ve serum betatrofin ilişkisi (Ph.D. dissertation). CANAKKALE ONSEKIZ MART UNIVERSITY


Comentários


“Eczacılık ne un ticaretidir, ne üzüm ticaretidir, ne de sirke ticaretidir; bir sanattır, bir ilimdir; hastaya bakmak ilminin bir şubesidir. Bundan dolayı eczane, hiçbir memlekette doğrudan doğruya bir ticaret müessesesi telakki edilmemiştir. Çünkü, bütün bir memleketin, hepimizin hayat ve sıhhatine ait bir meseledir.”

Sene 1927, T.C İlk Sağlık Bakanı 4. Başbakanı Değerli Bilim İnsanı Refik Saydam

bottom of page